Jeolojik Devirler ve Fosil Bilim


18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında, demiryolları ve tünel inşaatları sırasında, yeryüzü kabuğuyla ilgili temel bilgiler edinilmeye başlandı. Örneğin, tünel inşaatı yapan İngiliz William Smith, inşaatlar sırasında Somerset'te yer altından çıkan Jura dönemine (206 - 144 milyon yıl) ait kayaların benzerlerinin Kuzey Denizi kıyılarında da olduğunu gördü. Ülkenin bir ucundan diğerine topladığı kaya ve fosil örnekleriyle, İngiltere'nin ilk jeolojik yüzey haritasını oluşturdu. Dahası, elindeki kaya örneklerine dayanarak bazı bölgelerde jeolojik yer altı haritaları da çizdi. Bu haritaların, modern jeoloji biliminin ilerlemesinde ve yeryüzünün jeoloji zaman çizelgesinin belirlenmesinde çok büyük katkıları oldu. Haritalarda yer alan bilgiler sayesinde, kayalık zemin bitki örtüsüyle kaplı olsa dahi, yüzeyin hemen altındaki katmanın ne olduğu, neler içerdiği (demir cevheri, kömür vs) biliniyordu.
Jeolojik Devirler ve Fosil Bilim
İngiliz jeolojisinin kurucusu olarak kabul edilen William Smith'in çizdiği ilk jeolojik haritalar, modern jeoloji biliminin gelişimine büyük katkılarda bulundu.
A) William Smith'in topladığı bazı fosil örnekleri, B) Karındanbacaklı, Ç) Çift Kabuklu.
1) Üst Karfonifer Dönem, 2) Alt Karbonifer Dönem, 3) Orta Jura Dönemi, 4) Jura Dönemi, 5) Trias Dönemi
Tüm bu bilgilerin edinilmesinde fosiller hayati bir rol oynamıştı. Bugün halen kullanılmakta olan Prekambriyen (Kambriyen öncesi) devirden Kuartaneter dönemine kadar olan jeolojik zaman çizelgesi, fosil yataklarının ve kaya yapılarının işaret ettiği bilgiler kullanılarak hazırlanmıştır. Kayalar üzerinde yapılan incelemeler sayesinde, yeryüzünün hangi dönemlerde hangi aşamalardan geçtiği tespit edilmiş, kayalardaki fosiller sayesinde de farklı dönemlerde yaşayan canlılar hakkında bilgi edinilmiştir. Bu iki bilgi birleştirilerek, bir çizelge meydana getirilmiştir. Bu çizelgeye göre, yeryüzü tarihi, devirlere, devirler zamanlara, zamanlar da dönemlere ayrılarak incelenir.
jeolojik devirler ve fosil bilim
Jeologlar ve paleontologlar, yeryüzü ve doğa tarihinin anlaşılmasını kolaylaştırabilmek için dünya tarihini jeolojik devirlere ayırmışlardır. Bu devirlerin belirlenmesinde kayaların oluşumları, yaşları ve barındırdıkları fosiller önemli rol oynamıştır.
A) PREKAMBRİYEN (4.6 milyar - 543 milyon yıl), B) PALEOZOİK, C) SENOZOİK, D) MEZOZOİK
 
1- Kambriyen dönemi, (543 - 490 milyon yıl) 2- Ordovisyen dönemi (490 - 443 milyon yıl), 3-Silüriyen dönemi (443 - 417 milyon yıl), 4- Devoniyen dönemi (417 - 354 milyon yıl), 5- Karbonifer dönemi (354 - 290 milyon yıl), 6- Permiyen dönemi (290 - 248 milyon yıl), 7- Trias dönemi (248 -206 milyon yıl), 8- Jura dönemi (206 - 144 milyon yıl), 9- Kretase dönemi (144 - 65 milyon yıl),  10- Tersiyer dönemi, 11- Kuaterner dönemi, 12- (65 milyon yıl - günümüz)
1. Prekambriyen (Kambriyen öncesi) Devir (4.6 milyar - 543 milyon yıl)
Prekambriyen (Kambriyen öncesi) dönem, yeryüzü tarihinin en eski ve en uzun devri olarak kabul edilir. Bu uzun devir de, kendi içinde dönemlere ayrılarak incelenir. 4.6-3.8 milyar yıl arası, Hadeyan dönemi olarak adlandırılır. Bu, yeryüzü kabuğunun henüz oluştuğu bir dönemdir. Arkeyan dönemi, 3.8-2.5 milyar yıl arasıdır. Daha sonra Proterozoik dönem adı verilen, 2.5 milyar - 543 miyon yıl arası yaşanan dönem gelmektedir. Fosil kayıtlarında bu dönemlere ait tek hücreli ve çok hücreli mikroorganizmaların çeşitli izleri bulunmaktadır.
2. Fanerozoik Devir (543 milyon yıl - Günümüz)
Fanerozoik, kelime anlamıyla "görünür ya da bilinen yaşam" demektir. Fanerozoik devir, üç zaman dilimine ayrılarak incelenir: Paleozoik zaman, Mezozoik zaman, Senozoik zaman.

2 A. PALEOZOİK ZAMAN (543 - 251 milyon yıl)

Yaklaşık üç yüz milyon yıl süren Paleozoik, Fanerozoik devirin ilk ve en uzun zamanıdır. Paleozoik boyunca iklim genel olarak nemli ve ılımandı. Zaman zaman ise buzul çağları yaşanmıştı.
Grönland'daki Prekambriyen devre (4.6 milyar - 543 milyon yıl) ait kayalar.
Avusturalya'da, Ediacara tepeleri Prekambriyen devrine ait kayalar barındırmaktadır. Resimde görülen deniz anası fosilleri de Ediacara'da bulunmuştur ve 570-543 milyon yıl öncesine aittir. Yüz milyonlarca yıllık bu fosil kayıtları, "evrimsel süreç" iddiasını yalanlamaktadır. Evrimcilerin bilim dışı iddialarına göre, fosil kayıtları bizlere, 1. Çok sayıda ara form sunmalı; 2. Bu kayıtlardaki değişim yavaş ve kademeli olmalı, basitten komplekse doğru gelişim görünmeli; 3. Hayali ilk hücre geliştikçe yeni türler ortaya çıkmalıdır. Bu türlerin izleri de fosillerde görülmelidir. Ancak evrimcilerin bu iddiaları fosil kayıtları tarafından hiçbir zaman doğrulanmamıştır. Fosillerin gösterdiği gerçek, canlı türlerinin kendilerine özgün yapılarıyla birbirlerinden farklı ve ayırt edilebilir özelliklere sahip olduğu, bu özelliklerin zaman içinde aşamalı olarak kazanılmadığı, canlı grupları arasında izlenebilir bir evrimsel bağ olmadığıdır. Bu da, tüm canlıları sahip oldukları karakteristik özelliklerle, kusursuz şekilde Allah'ın yarattığını gösteren önemli delillerden biridir.
Paleozoik Zaman, Kambriyen dönemi, Ordovisyen dönem, Silüriyen dönem, Devoniyen dönem, Karbonifer dönem ve Permiyen dönem olmak üzere 5 ayrı döneme ayrılarak incelenir:

Kambriyen Dönemi (543 - 490 milyon yıl)

Kambriyen
Kambriyen dönemi canlılarını gösteren bir resim.
Kambriyen dönemi, günümüzde yaşamakta olan temel canlı gruplarının (filum) tümünün, hatta soyu tükenmiş çok daha fazlasının birdenbire ortaya çıktığı jeolojik dönemin adıdır. (Filum, canlıların sınıflandırmasında, alemden sonra gelen en büyük kategoridir. Filumlar, canlıların organlarının ve dokularının sayıları ve çeşitliliği, beden simetrisi ve diğer iç organizasyona göre belirlenir. Günümüzde 35 olarak belirlenmiş olan filum sayısı, Kambriyen döneminde yaklaşık 50 kadardır.) Bu ortaya çıkış öylesine ani ve geniş çaplı olmuştur ki, bilim adamları buna "Kambriyen patlaması" adını vermişlerdir. Evrimci paleontolog Stephen Jay Gould bu olayı "yaşamın tarihindeki en dikkate değer ve şaşırtıcı olay" olarak nitelerken, evrimci zoolog Thomas S. Ray, "çok hücrelilerin kökeni konusunun yaşamın başlangıcı kadar olağanüstü bir olay" olduğunu yazmıştır.
Paleontoloji biliminin Kambriyen patlamasıyla ilgili olarak ortaya koyduğu bilgilere bakıldığında, bu bilgilerin açıkça Yaratılışı kanıtlamakta, evrim teorisini çökertmekte olduğu görülmektedir. Çünkü Kambriyen'den önceki dönem, ağırlıklı olarak tek hücreli canlıların yaşadığı, nadir olarak da belirgin özellikleri olmayan, göz ve ayak gibi kompleks yapılardan yoksun çok hücreli canlıların hüküm sürdüğü bir dönemdir. Dolayısıyla, Kambriyen canlılarına hayali evrimsel geçişi gösteren tek bir delil bulunmamakta, bu canlıların atası olduğu iddia edilebilecek tek bir fosil öne sürülememektedir. Tek hücrelilerin yaşadığı bu ıssız ortamda, birdenbire, son derece kompleks özellikleri ile hayranlık uyandırıcı bir canlı çeşitliliği meydana gelmiştir. Bu patlamayla; kendi aralarında birbirlerinden çok belirgin farklılıklarla ayrılan canlılar ortaya çıkmıştır. Bu durum, Kambriyen öncesinde yaşamış canlılar ve Kambriyen'de yaşamış canlılar arasında, hem soy bağı hem de komplekslik açısından çok derin boşluklar ortaya çıkarmıştır. Bu boşluklar öylesine dikkat çekicidir ki, canlı grupları arasında süreklilik kanıtlaması gereken evrimciler, bunlar arasında teorik düzeyde dahi akrabalık ilişkileri kurabilmiş değillerdir.
Kambriyen dönemi, canlılık tarihinin en başında birbirinden son derece farklı canlıların, oldukçakompleks yapılarla aniden ortaya çıkmış olduklarını göstermektedir, ki bu durum tam da Yaratılışın öğrettiği bir gerçektir. Canlıların sahip olduğu mükemmel yapıların kökeni Allah'ın yaratmasıdır. Bu mükemmel yapılar, tesadüflere dayalı evrim teorisinin gerektirdiği gibi eksik, yarım ve işlevsiz aşamalar sergilemeksizin, kusursuzca fosil kayıtlarında belirmişlerdir.

Ordovisyen Dönem (490 - 443 milyon yıl)

Kambriyen
Ordovisyen dönemi canlılarını gösteren bir resim
Bu dönemde çok sayıda farklı deniz omurgasızı yaşamıştır. Fosil kayıtları, Ordovisyen döneminde deniz hayvanları familyalarında çok büyük bir zenginlik olduğunu ortaya koymuştur. Bu döneme ait kara bitkileri fosilleri de bulunmaktadır. Ordovisyen'de global iklim değişiklikleri yaşanmış ve bu durum bazı türlerin soyunun tükenmesiyle neticelenmiştir. Ordovisyen dönemde yaşanan buzul çağlarının sebep olduğu bu durum, "Ordovisyen yok oluşları" olarak tanımlanır.
Ordovisyen döneminde yaşayan canlıların bazıları günümüzde halen soylarını devam ettirmektedir. Bu canlılardan biri at nalı yengeçleridir. 450 milyon yıllık at nalı yengeçi fosili, bu canlıların günümüzden yaklaşık yarım milyar yıl önce de aynı özelliklere ve kompleks donanımlara sahip olduğunu göstermektedir.
Bilinen en eski ve en eksiksiz su örümceği fosili de, Ordovisyen dönemine (425 milyon yıl) aittir ve canlıların milyonlarca yıldan beri değişmeden kaldıklarının bir diğer önemli delilidir.Bu gerçekler, Darwinistlerin senaryolarına göre canlıların evrim geçirmeleri gereken bir dönemde, evrimin hiçbir şekilde yaşanmadığının ispatıdır.
Ordovisyen, Newfoundland, at nalı yengeci fosili
Newfoundland'daki bu kayalıklar, Kambriyen dönemiyle Ordovisyen dönemi arasındaki geçişi gösteren, bozulmamış alanlardan biridir.
450 milyon yıllık at nalı yengeci fosili. Bu fosilin, resimde görülen, günümüzde yaşayan örneğinden hiçbir farkı yoktur.

Silüriyen Dönem (443 - 417 milyon yıl)

Sıcaklıkların yeniden artmasıyla, buzulların eridiği ve bazı kıtaların sular altında kaldığı bu döneme ait bol miktarda kara bitkisi fosili bulunmaktadır. Ayrıca bu döneme ait, deniz lalesi gibi derisdikenlilerin, deniz akrepleri gibi eklembacaklıların, çenesiz balıklar ve zırhlı balıklar gibi bazı balık türlerinin ve ayrıca bazı örümcek türlerinin çeşitli fosilleri de vardır. 
siluryen, deniz laleleri
Silüryen döneminde yaşamış olan deniz laleleri.

Devoniyen Dönem (417 - 354 milyon yıl)

Bu döneme ait sayısız balık fosili bulunmaktadır. Devoniyen döneminde de bir "kitlesel yok oluş" yaşanmış ve bazı türlerin soyu tükenmiştir. Bu kitlesel yok oluştan, mercan resifleri etkilenmiş, tabülat-stromatoporoid (resif oluşturan bir tür mercan) resifleri ise tamamen yok olmuştur.
Devoniyen dönemde yaşamış olan binlerce balık fosilinin, günümüzde yaşayan pek çok balık türünden hiçbir farkı yoktur. Bu da bir kez daha, yüz milyonlarca yıldır canlıların hiçbir değişime uğramadığı, aşamalı olarak evrimleşmenin söz konusu olmadığının önemli bir delilidir.

Karbonifer Dönem (354 - 290 milyon yıl)

Kömür çağı olarak da bilinen bu dönem, Aşağı Karbonifer veya Mississippiyen ve Yukarı Karbonifer veya Pensilvaniyen olmak üzere iki alt döneme ayrılır. Kıta çarpışmaları sonucu karaların yükselip alçalması ve kutup buzullarına bağlı olarak denizlerin yükselip alçalması, bu dönemde yeryüzünü ve canlı hayatını şekillendiren önemli olaylardır. Bu döneme ait, pek çok sayıda kara ve deniz canlısı fosili bulunmaktadır. Bu fosillerin en ünlülerinden biri, Coelacanth  fosilidir. Uzun yıllar boyunca, Darwinistler tarafından sözde bir ara form olarak lanse edilen ve daha sonra da bu iddianın doğru olmadığı bizzat Coelacanth'ın kendisi tarafından ispatlanan bu canlı, günümüzde halen yaşamaktadır. Ve milyonlarca yıldır hiçbir değişikliğe uğramamış, asla "evrim" geçirmemiştir. Coelacanth, Darwinistlerin evrimi destekleyen "ara fosil" iddialarının aksine, evrimi tümüyle yalanlayan bir "yaşayan fosil" örneğidir. Evrimi yalanlayan milyonlarca yaşayan fosil örneği vardır. Ama evrimciler tarafından sayısız spekülasyona maruz kalan Coelacanth'ın bir yaşayan fosil olarak ortaya çıkması, evrimciler açısından büyük bir yıkımdır.
karbonifer, Coelacanth
Günümüz denizlerinde yaşayan Coelacanth ve 410 milyon yıllık Coelacanth fosili
karbonifer, örümcek
355-295 milyon yıllık örümcek fosili.

Permiyen Dönem (290 - 248 milyon yıl)

Paleozoik zamanın son dönemi olan Permiyen'in sonunda büyük bir kitlesel yok oluş daha yaşandı. Bu kitlesel yok oluş, Paleozoik'in de sonu oldu. Fosil kayıtları, bu büyük yok oluş sırasında, canlı türlerinin %90-95'inin soylarının tükendiğini göstermektedir. Buna rağmen, Permiyen döneminden günümüze dek varlığını devam ettiren canlılar da bulunmaktadır. 230 milyon yıllık yusufçuk, 240 milyon yıllık örümcek gibi Permiyen dönemi canlılarının fosil örnekleri, tarihin hiçbir döneminde evrim yaşanmadığının ispatlarındandır. 

2 B. MEZOZOİK ZAMAN (248 - 65 milyon yıl)

Mezozoik zaman, Trias, Jura ve Kretase olmak üzere üç ayrı döneme ayrılmaktadır. Dinazorlar, Mezozoik zamanda yaşamış ve yok olmuşlardır.

Trias Dönemi (248 - 206 milyon yıl)

Trias dönemiyle birlikte yeni Mezozoik adı verilen yeni bir zaman başlamıştır. Trias döneminde yaşayan canlılara ait dünyanın dört bir yanından çok sayıda fosil elde edilmiştir. Fosil kayıtları bu dönemde hem kara hem de deniz canlıların çok geniş bir çeşitliliğe sahip olduğunu göstermektedir. Diğer tüm dönemlere ait olduğu gibi bu döneme de ait, evrimcilerin olmasını umduğu tek bir ara geçiş canlısı fosili dahi yoktur. 
Trias, Arizona, Şili arakorya
Trias dönemi bitkilerine dair en ünlü oluşumlardan biri de, Arizona'da bulunan taşlaşmış fosil ormanıdır. Şili arakoryası olarak bilinen ağaçlardan meydana gelen bu orman, bitkilerin evrim geçirmediğinin ispatlarından biridir. 248 - 206 milyon önce yaşayan Şili arakoryalarının günümüzdeki örneklerinden farkı yoktur.
(Ortada ki resim) Trias dönemi fosilleri üzerinde çalışma yapan bilim adamları.

Jura Dönem (206 - 144 milyon yıl)

Mezozoik zamanın bu dönemi, dinazorların sayıca ve çeşit olarak yaygın olduğu bir dönemdir. Jura döneminin sonunda ammontlerin, deniz sürüngenlerinin ve midye ve istiridye türlerinin bazılarının soyu tükenmiştir.
Jura döneminden beri değişmeden, yani hiçbir şekilde evrim geçirmeden varlıklarını devam ettiren ise pek çok canlı vardır. Fosil kayıtları bu canlıların örnekleriyle doludur. Örneğin bilinen en eski timsah fosillerinden biri yaklaşık 200 milyon yıllıktır. Tuatara kertenkelesinin de 200 milyon yıl öncesine ait fosil örnekleri bulunmaktadır. Karideslerin, Jura dönemine ait pek çok fosili vardır. Bu canlılar, günümüzde sahip oldukları mükemmel sistem ve kompleks yapıların aynısına milyonlarca yıl önce de sahiptirler.
Jura Dönemi, Tuatara kertenkelesi, yusufçuk, fosil
(Sol resim) 200 milyon yıllık Tuatara kertenkelesi ve günümüzdeki örneği.
(Sağ resim) 150 milyon yıllık yusufçuk fosili, günümüz yusufçukları ile aynıdır.
Jura Dönemi, karides, fosil
206-144 milyon yıl öncesine ait bir karides fosili. Günümüz denizlerinde yaşayan karideslerden hiçbir farkı yok.

Kretase Dönem (144 - 65 milyon yıl)

Kretase, Fransa, balık, yarasa, fosil
144 - 65 milyon yıllık balık ve yarasa fosili. Fransa'da bulunmuştur.
Mezozoik zamanın son dönemi olan Kretase, dinozorların soylarının tükendiği dönem olarak bilinmektedir. Dinozorlarla birlikte pek çok kara sürüngeni ve bitki türü de yok olmuştur.
Öte yandan, bu dönemde yaşayan deniz yıldızları, yengeçler, bazı balık türleri, su akrepleri, örümcekler, yusufçuklar, deniz kaplumbağaları, timsahlar gibi pek çok hayvan türü ve çok çeşitli bitkiler günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir.
135 milyon yıllık deniz yıldızı fosili, 140 milyon yıllık at nalı yengeci fosili, 125 milyon yıllık gingko ağacı yaprağı fosili gibi fosil örnekleri bu gerçeğin delillerinden sadece birkaçıdır.
Aradan geçen milyonlarca yıla rağmen aynı kompleks sistemlere sahip olan bu canlılar, Darwinistlerin doğa tarihine dair iddialarını geçersiz kılmaktadır.

2 C. SENOZOİK ZAMAN (65 milyon yıl - günümüz)

Senozoik, timsah, fosil
56-35 milyon yıllık bu timsah fosili Almanya'da bulunmuştur
Kretase döneminin sona ermesiyle birlikte günümüze kadar olan devri kapsayan Senozoik zaman başlamaktadır. Jeologlar ve paleontologlar yakın zamana kadar Senozoik dönemi, uzunlukları bakımından oldukça eşitsiz olan iki alt bölüme ayırarak incelemekteydiler: Tersiyer ve Kuaterner. Bunlardan Tersiyer 65 milyon yıl öncesinden 1.8 milyon yıl önceye kadarki bölümü kapsarken; Kuaterner'in son 1.8 milyon yıllık dönemi içine aldığı kabul edilmekteydi. Yakın zamanda Senozoik, üç döneme bölünerek incelenmeye başlandı. Yeni sisteme göre Senozoik devrin üç dönemi: Paleojen, Neojen ve Kuaternerdir.
Tıpkı diğer zamanlarda olduğu gibi, Senozoik zamana ait fosil kayıtları da çok bol miktardadır. Bu fosil örnekleri canlıların ortak bir atadan rastlantılarla türediğini ileri süren evrim teorisinin doğru olmadığını göstermektedir.
Tüm bu jeolojik dönemlere ait elde edilen fosil örneklerinin en belirgin özelliklerinden biri, canlıların jeolojik dönemler boyunca değişime uğramamalarıdır. Diğer bir deyişle, bir canlı türü, fosil kayıtlarında ilk olarak nasıl belirdiyse, bu tür yok olana kadar veya günümüze gelene kadar on milyonlarca, hatta yüz milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişim göstermemekte, aynı yapıyı korumaktadır. Bu, canlıların hiçbir evrime uğramadıklarının açık bir delilidir.
Canlıların tarihi, evrim teorisini kesin ve açık olarak yalanlamaktadır. Birbirinden tamamen farklı canlı türlerini yoktan var eden, yeryüzünü canlılık için elverişli kılan üstün güç ve sonsuz ilim sahibi Yüce Allah'tır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder